Saraybosna, Martin Mystere’den

Yazik degil mi bu yazilara Martin Mystere ? Bu yazI da sok bir kararla yayini durdurulan martinmystere.blogspot.com a konuk sanatçI olarak katIlan bay Zindirzimba’dan idi. Bir kültür hizmeti olarak gördügüm eski martinmystere iletilerini yayinlamayi daha ileri tarihlerde sürdürecegim.

Zindirzimba’dan…

Baktim da, Saraybosna gezisi ile ilgili bir yazi yazma teklifi
neredeyse 5 ay olmus. Bugün seyrettigim 2004 yapimi, Godard’in
Müzigimiz (Notre Musique) filmi kafamda daha net bir Bosna imaji
oturtunca hadi tuslayayim birseyler dedim.

Bu gezi fikri nasil çikti derseniz açiklayayim. 2004 yazi baslarinda,
yurtdisinda bir yerlere yaz tatiline kaçma fikri belirdi. Tek basima,
sirt çantamla rastgele bir gezi olsun diye planladim. Ve tabii ki vize
derdi olmayan bir yer nereler olabilir diye baktigimda en yakinlarda,
Bosna-Hersek, Hirvatistan, Makedonya ve Arnavutluk seçenekleri
belirdi. Hirvatistan’in Bosna-Hersek’le komsu olmasi dolayisiyla bu
iki ülkeyi kapsayan küçük bir rota belirleyip, bileti alip uçtum. Ilk
defa yalniz basina seyahat etmenin tedirginligiyle Saraybosna’ya
indim.

Sehrin tamamen turistik özellikleriyle ilgili halim tüm gezi boyunca
devam etti. Daha derinlerde birseyler oldugu hissi ne yazik ki buraya
dönüp daha detayli arastirip, okuyunca belirginlesti. Bu sehrin en
önemli özelligi, umut baglanan bir toplumsal proje olan “Avrupa
Birligi” rüyasinin çökmeye mahkum oldugunu gösteren bir simgeye
dönüsmüs olmasiydi. Avrupa’nin ortasinda farkli dinlere ve köklere
sahip insanlarin bir arada kaynasmis bir sekilde yasamalarinin, kanli
savaslar ve vahsetlerle artik olanaksiz hale gelmesi, çok kültürlü
toplumsal yasam formlarina duyulan özlemin paramparça olmasina yol
açmisti. Sehirde savasin izleri ve insanlarin sessiz kinleri ve
kayitsizliklari, ülkesinde savasi bire bir yasamamis sansli bir
yabanci için fazla birsey ifade etmiyordu. Kendilerine, merakli
yabancilarca sorulan “siz, dinleri farkli, ayni kandan gelen, ayni
dili konusan insanlarsiniz. neden böyle oldunuz?”gibi sorulara oldukça
öfkelendiklerini fark etmemek olanaksizdi. Evet, “kardes kardesi
öldürmedikçe savas savas olmuyor”. Ortada oldukça karmasik bir
toplumsal sorunlar yigini durmaktaydi. Güney Slavlarinin diger Avrupa
etnik gruplari gibi tek çati altinda birlige dönüsmesi pek kolay
olmamisti. Habsburg, Rus ve Osmanli etkinlik bölgelerinin kesistigi bu
cografya, kisa ama güzel bir düsü yasayip, travmatik acilarla
dagilmislardi.

Tabii ki bu zenginligi ve onulmamis yaralari her kösede hissetmek
mümkündü. Çok kültürlü bir sehirde en hizli yeseren seyin sanat
oldugunu fark ediyorsunuz. Eski Yugoslavya’dan taninan nice
müzisyenin, sinemacinin, edebiyatçinin Saraybosna kökenli olmasinin
nedeninin bundan kaynaklandigini anladim. 400.000 nüfuslu bir sehirde
rast geldigim film festivali, yasadigim 4 milyonluk sehrin degme
festivalinden daha kalabalik ve renkliydi. Ülkenin dili olan
Sirp-Hirvat dili, benim gibi bilgisi Simoviç, Veselinoviç agziyla
yapilan futbol yorumlariyla sinirli olan kisiler için basta biyik
altindan gülümseten bir detay olabiliyor. Bol sessiz harfler kullanan,
Rusça’ya yakin olan bu dilde bir kaç sey söylemenin pek de zevkli
oldugunu zamanla fark ediyorsunuz.

Tabii yemeklerden bahsetmemek olmaz. Özellikle “Cevapcici” denilen,
inegöl köftenin orjini olan köfteyi yerseniz daha önce yediklerinizi
her açidan “azaltilmis numune” olarak rahatça niteleyebilirsiniz.
Spiral sekilde tavaya yerlestirilen ve kömür atesinde pisirilen bosnak
böregi “Burek” ‘te mutlaka tadilmasi gereken lezzetlerden. Bir süre
sonra her seyin bizim topraklardan oraya gittigi inanciniz zedeleniyor
ve Osmanli kültürü çatisi altinda nice seylerin paylasildigi ve oradan
oraya tasindigi gerçegini anlayabiliyorsunuz.

Biraz da erkek gözüyle izlenim paylasayim meraklisina. Bosnali kizlari
nitelemek için en basta slav kökenli olduklarini belirtmek gerek.
Güney Slavlari denilen kökene mensup bu bireyler tahmin edilebilecegi
gibi çoklukla kuzey slavi akrabalari Ruslar ve Ukraynalilarin endamina
sahipler ve bir ya da bir kaç ton daha koyular. Hatta türbanli kizlar
bile insana nasil bir dönüp dönüp bakma hissi yaratir, anlatilmaz
yasanir. Bir çogu için çember sakal birakip, hasemayla denize girmekte
tereddüt etmeyecegimi de belirtmek isterim. Çok mu sicakkanlilar,
yumusak baslilar derseniz orada tereddüt ederim. Biraz çaçaron ve eli
masali halleri oldugunu hissettim.

Saraybosna, , Ferhadija, zindirzimba

Eh bu yazi fazla uzayip gitti; baglayayim artik sonunu. Neticede
güzel memleket, yesil memleket. Fiyatlar ucuz, insanlari egitimli,
ahlakli; Türklere ne killar ne de yalakalar. Yakin batimizda renkli
bir cografya kesfetmek isteyenlere tavsiye olunur.

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.